MENÜ
(Sayfa Yapım Aşamasındadır.)

Thursday, February 15, 2007

4- İbni Sina 980 - 1037




     İBNİ SİNA, daha çocukluğunda, çevresini hayretlere düşüren bir zeka ve hafıza örneği göstermiştir. Küçük yaşta çağının bütün ilimlerini öğrenmişti. Gündüz ve gece okumakla vakit geçirir, mum ışığında saatlerce, çoğu zaman sabahlara kadar çalışırdı. Pek az uyurdu.Kafası öyle doluydu ki, uyanıkken çözemediği bir takım meseleleri uykusunda çözer ve uyandığı zaman cevaplandırılmış bulurdu. Devrinin büyük bilginleri gibi o da, her alanda okumuş, öğrenmişti.



     Bir keresinde, Aristo metafiziğni inceliyordu. Defalarca okuduğu halde bir türlü esasını kavrayamamıştı. Buhara çarşısında gezerken yaymacıda bir kitap gördü. Mezat tellalı, bunu satın almasını, bu sayede birçok meseleyi kolayca halledebileceğini söyledi. Bir mezat tellalını bildiği kitabı bilmemek İbni Sina'ya çok güç geldi. Onun okuma huyunu herkes öğrendiği için, bilhassa kitap satıcıları kendisini tanıyorlardı. İbni Sina, kendisine tavsiye edilen Farabi'nin Aristo'ya ait şerhini satın aldı. Bir defa okumakla, o çözemediği noktaların büyük bir açıklığa kavuştuğunu gördü: 'Şükür Sana Yarabbi!' diye secdeye kapandı ve Farabi'nin yolunda fukaralara sadaka dağıttı. Oysa İbni Sina doğduğunda Farabi otuz yaşındaydı ve bu olay geçtiği sırada da hayattaydı.



     
İbni Sina, Saman devleti hükümdarı tarafından, Buhara'daki devlet kitaplığı memurluğuna tayin edilmişti. Bu sayede pek çok eseri elinin altında bulduğu için vaktini kitap okumak ve yazmak için geçirirdi. Hükümdar öldüğü zaman o, henüz yirmi yaşındaydı ve Buhara'dan ayrılarak Harzem'e gitti. El-Biruni gibi büyük bir şöhret ve değerin, onun çalışkanlığına, bilgisine değer vermesi, kendisini yanına kabul etmesi, beraber çalışması, hakkında kıskançlığa yol açtı. Bu yüzden takibata bile uğradı. Harzem'de barınamayarak yeniden yollara düştü. Şehirden şehre dolaşa dolaşa nihayet Hemedan'a kadar geldi ve orada karar kıldı.



     İbni Sina, çoğu fizik, astronomi ve felsefeyle ilgili olarak yüzden çok eser yazmıştı. Farsça olan birkaçı dışında hepsini Arapça'dır. Çünkü o devirde ilim eserlerini Kur'an yazmak adetti. Arapça'ya bu bakımdan değer verildi. Bilhassa tıp ilmine dair araştırmaları son derece orjinal ve doğrudur. Bu yüzden doğu ve batı hekimliğine kelimenin tam anlamıyle, 600 yıl, hükmetmiştir. Kendisinden sonra yetişen Gazaili, Farabi'yi ondan öğrenmiştir. Düşünce ve anlayış bakımından İbn-i Sina, Farabi ile İmam Gazali arasında bir köprü vazifesi görür. Yunan felsefesini İslam ilmi olan Kelam ile, yani Tanrı bilgisiyle bağdaştırmaya uğraştırmıştır. Eğer o gelmeseydi, Farabi'nin kurduğu temel Gazali'nin yorumuyle gelişemeyecek, arada büyük bir boşluk hasıl olacaktı.



     
Eserleri batı dillerine Latince yoluyle çevrilerek Avicenna diye şöhrete ulaşan İbni Sina, yanlış olarak bir süre Avrupa'da İranlı hekim ve filozof olarak tanınmıştır. Bunun da sebebi, eserlerini Türkçe yazmamış olmasındandır... Bununla beraber, batılılar da kendisini Hakim-i Tıb, yani hekimlerin piri ve hükümdarı olarak kabul etmiştir. 16 yaşındayken pratik hekimliğe başlayan İbni Sina, Resmi saray doktorluğu da yapmıştır. Ama şöhreti her ne kadar tıp ilmiyle ilgiliyse de asıl kişiliği, Ortaçağ'da uzun süre tartışma konusu olan Tanrı varlığının mutlak bir zorunluluk olduğu konusundaki Kalem meselelerine getirdiği kesin çözüm yolundan ileri gelmektedir.



     Matematik, astronomi, geometri alanlarında geniş araştırmaları vardır. İnsan bilgisinin Tanrı'yı ve kainatı mutlak şekilde anlamağa elverişli olmadığını söylerken, aklın varlığını kabul eder. İnsandan bağımsız bir ruhun varoluşu, İbni Sina'ya göre Tanrı'dan yansıyan bir delildir.



     İbni Sina, tıp araştırmaları yaparken bazı hastalıkların bulaşmasında göze görünmeyen birtakım yaratıkların etkisi olduğunu, yani mikropların varlığını sezmiş ve bu bilinmeyen mahluklardan eserlerinde sık sık bahsetmiştir. Mikroskopun henüz bilinmediği bir devirde böyle bir yargıya varmak çok ilginçtir.



     İbni Sina'yı kafir saymak ve küfürden dolayı cezaya çarptırmak isteyenler de vardı. Onun şarap içtiğini ileri sürerek sövüp sayanlar da çoktu. Bu ithamlardan üzülen İbni Sina güzel bir şiirle düşmanlarına meydan okumuş ve kendini hoş bir şekilde müdafaa etmiştir.

No comments: