MENÜ
(Sayfa Yapım Aşamasındadır.)

Tuesday, February 13, 2007

1- Oğuz Han M.Ö. ? - 174


Onun hayat hikayesini de, zaferlerini de <<Oğuz Han Destanı>> ndan öğreniriz.. Ay Han'ın dünyaya getirdiği ve Teoman Han'ın Mete adını verdiği çocuk, kara saçlı, kara kaşlı, gök gözlü, kızıl dudaklı idi; perilerden bile güzeldi. Anasında yanlız bir defa süt emdi, başka emmedi.Konuşmaya başladı ; çiğ et ile kımız istedi. İlk aşı yediğinin 40. günü yürüdü; güreşmeye, ata binmeye, geyik avlamaya başladı. Bu bir çocuk değil, sanki fırtınaydı. Ele avuca sığmak bilmiyordu. Günler ve Gecelerden sonra bileği bükülmez bir yiğit oldu.



     Samur omuzlu, kurt belli, nur yüzlü ve avucunun içi kan gibi kıpkırmızı olan bu yiğit, delikanlılık çağına geldiği sırada, civar ormanlarda barınan ve etrafa dehşet saçan bir canavar türemişti. Ormanda tek başına bu canavarı bekledi. Onu üzerine çekip döğüştü. Bu amansız boğuşma sonunda canavarı öldürüp başını kesti. Civardaki aşiretlerin hepsi bayram ettiler. Sonra aşiret beyleri bir araya geldiler. Kendilerini bir bayrak altında toplayacak kahramanın nihayet ortaya çıktığına karar verdiler. Onun etrafında, onun gök bayrağı altında toplanmaya başladılar.



     Oğuz Han adıyla anılan Mete bir gün <<Buzdağı>> üzerinde otağını kurmuştu. Sabahın tan yeri ağarırken otağın içine güneş gibi bir ışık girdi. O ışıktan boz tüylü, boz yeleli büyük bir erkek kurt çıktı. Bu boz kurt kendisine << Ey Oğuz, artık ben önünde yürüyeceğim >> dedi. Oğuz Han Ordusunu toplayıp Bozkurt'un peşine düştü.



     Oğzu Han , Bozkurt'un peşinde bir çok diyarlar dolaştı, pek çok savaşlar verdi. Bir çok ülkeler fethetti. Kurduğu büyük Türk devleti sınırları Japon Denizi'nden Volga ırmağına kadar uzattı. Çinlileri büyük bir yenilgiye uğratarak büyük zafer kazandı.


     Oğuz Han bütün Türk boylarını bir araya toplamıştı. Türkler kendisine, gök kudreti anlamına gelen <<Tanrı Kut>> dediler. Beylerinde olan Kıpçak, Karluk, Kalaç ve Kankılı'yı aldığı ülkelere vali yaptıktan sonra memleketine döndü.



     Oğuz Han iki kez evlenmişti. İlkin Tanrı'ya yalvarırken, birden etraf zifiri karanlık kesilmiş ve gökten bir nur inmişti yeryüzüne bu karanlığı parçalayarak.Aydan da güneşten de parlak olan bu nurun içinden bir kız çıkı vermişti Oğuz Han'ın karşısına. Bir aya parçası kadar güzel olan bu kızın yüzündeki ben bir elmas gibi ışıklar saçıyordu. Gülünce sanki mavi gökler de gülüyor, ağlayınca bütün Türkeli ağlıyordu adeta. Bu kıza vurulu verdi Oğuz Han. Onu hayat arkadaşı , eş seçti.



     Bu güzeller güzeli kıza Işık Han adını verdi. Işık Han'dan üç erkek evladı dünya'ya geldi.



     Sonra, yıllar sonra ormanda avlanırken bir gölün kenarındaki ağacın kovuğunda güzel mi güzel bir kızla karşılaştı. Saçları ırmağın o billur akışına, güzel gözleri ise gökyüzünün o eşsiz maviliğine benziyordu bu kızn. O anda yüreğine sanki bir od düşüverdi Oğuz'un. Gönlü bu kıza akı verdi. Ve onu hayatının ikinci kadını seçti. Bu kıza Ay-Su Han adını verdi.ondanda üç erkek evladı dünyaya geldi.



     Oğuz Han'ın yanından eksik etmediği Uluğ Türk adında, ak sakallı bir bilge vardı. Her işinde pek saydığı Uluğ Türk'e fikir danışırtı. Ak sakallı bilge, bir gece düşünde, bir altınyay ile 3 gümüş ok gördü. Altın yay gündoğusundan günbatısına doğru uzanıyordu. Üç gümüş ok da kuzeye doğru gitmekte idi. Uluğ Türk ertesi sabah bu düşünü Oğuz'a anlattı. Öğüt verdi. Oğuz Han oğullarını topladı, üç büyük oplu olan Gün, Ay ve Yıldız'ı doğuya, üç küçük oğlu olan Gök, Dağ ve Deniz'i batıya doğru yola çıkardı.



      Gün Han, Ay Han ve Yıldız Han yolda bir altın yay; Gök Han, Dağ Han , Deniz Han da üç gümüş buldular. Alıp babalarına getirdiler. Oğuz Han bunda sonra Ulu Kurultay'ı topladı. Halkı çağırdı. Artık kocamış bulunan ulu hükümdar, bir bayrak altında topladığı 24 Türk boyu ile istila ettiği bunca yerden meydana gelen uçsuz bucaksız ülkeyi altı oğlu arasında pay etti. <<Ey oğullar, çok yaşadım. Çok savaştım. Çok ok attım , Çok kılıç salladım. Düşmanlarımı ağlattım. Dostlarımı güldürdüm. Artık ben gök tanrıya karşı olan borcumu ödedim. Sizlere yurdumu veriyorum. Bu topraklar üzerinde bilgelik ve esnlikle yaşayın. Gök Tanrı'nın buyurduğundan da dışarı çıkmayın, >> dedi ve gök renkli gözlerini fani dünyaya yumdu....

No comments: